BİTKİLERİN BÜYÜMESİNDE VİBRASYONLU SUYUN ETKİLERİ

 

 27 Mayıs 1986 tarihinde yapılan ilk çalışmada vibrasyonlu suyun farklı bitkiler üzerindeki etkisi deneylendi. Bu deney bir binanın temeline yakın bir mesafede yer alan 300m2lik bir alanda gerçekleşti. Yapılan otomatik sulama sistemi için elektrik ihtiyacı bu binadan sağlandı. Bu küçük çiftlik Avusturya’nın Viyena şehrinin yaklaşık 15 km doğusunda idi.

 

1.İklim


Hava durumu Enzersfield’da yer alan meteoroloji istasyonundan temin edildi. Deneme, deney sürecinde ortalama yağmur seviyesi 54.5mm olan bol yağışlı bir yaz mevsiminde yapıldı. Deney sürecinde ortalama ısı 24.5’C idi ve bölgede, toprağın çok çabuk kurumasına neden olan kuvvetli bir karayel rüzgarı esmekteydi.

Deney bölgesi, geç hazırlanmasından dolayı, yıl boyu birikmiş yabani otlarla dolu idi. Bu nedenle tarlaya 25 Mayıs tarihinde Gesaprim püskürtüldü.

 

1.Toprağın hazırlanması

Toprak türü kahverengi toprak idi, yani kumlu, kil ve kireçli.

Bu deney için gerekmediğinden ve herhangi bir işe yaramayacağından dolayı toprak analiz edilmedi. Geç başladığımız için toprak gübrelenmedi.

 

2.Deney şekli

Şekil 1 de görüldüğü gibi deney alanı her biri 4m x 20m=80m2 büyüklüğünde dört şeride ayrıldı. Her şerit tekrar büyüklüğü 4mx5m=20m2 olan dört parsele bölündü.

Bu tür toprakta iyi gelişen ayçiçeği ve bu bölgedeki çiftçilerin ektiği mısır seçildi.

 

3.Sulama

 “Salen, Viyena 21” şirketinden temin edilen damla sulama kullanıldı. Bu “Sulama” haritasında görülmektedir (Şekil 1).  3 adet yarım inch (1cm) kalınlığında hortumun bağlandığı 1 inch (2.5cm) kalınlığında bir hortum ile binadan tarlaya normal içme suyu getirildi.

İnsan hatası olasılığını kaldırmak için sulama araçlarına bir adet yedi günlük, iki adet 24 saatlik kronometre ve 3 manyetik subabla otomatiğe bağlandı. (Bkz resim 2)

Tarlanın hazırlanmasından yedi gün sonra, 4 Haziran 1986 tarihinde sulama operasyonu başladı. Deney alanı (yani vibrasyonu ve vibrasyonsuz alanlar) sabaha karşı  01.00den 2.30’a kadar 1.5 saat süresince sulandı.

30 gün boyunca haftada bir kere her seferinde 1.5 saat yapılan sulamadan sonra 26 Ekim 1986 tarihinde sulamaya ara verildi. Suya işaretlenen noktada vibrasyon verildi. (A- Bkz Şekil 1)

 

4.Tartışma

Bitkilerin gelişiminin farklı evrelerinde çekilen fotoğraf ve eğrilerde görüldüğü gibi, vibrasyon verilen bitkiler daha yeşil, daha canlı olup vibrasyon verilmemiş bitkilere nazaran önemli ölçüde daha çabuk büyüdüler.

Vibrasyonlu su bitkilerin büyümelerini teşvik etmekle kalmayıp tohumları genişletip filizlenme potansiyellerini artırır. Örneğin ayçiçeğinin filizlenme oranı normalde %75-%80 arasındadır. Vibrasyonlu su kullanıldığında bu oran %95-%100’e kadar yükselmektedir.

Yüksek filiz verme oranı ve deney alanında vibrasyonlu bölgedeki bitkilerin daha çabuk büyümelerinden dolayı, bunun alan, su ve ışık açısından güçlü bir rekabet oluşturduğunu tahmin edebilirsiniz. Bu tür bir rekabet genelde bitkilerin büyümelerini engeller ama vibrasyonlu parseldeki yoğunluğa rağmen hasat, kontrollü parsellere nazaran %20-%25 daha iyi netice verdi. (Bkz foto no.6).

Hepimizin bildiği gibi, günümüzde bilim adamları gittikçe daha küçük alanlarda bitkiler üzerine araştırma yapmayı tercih etmektedirler. Bu araştırmaların sonucunda aynı konularda birçok kitap yazılmıştır ve yaşayan varlıkların bağımsızlıkları unutulmaktadır.Bilimsel araştırmalarımızın çoğu Bilim ve Doğa arasındaki farkı daha da büyütmektedir. Bu nedenle bilim adamları devamlı yeni ve çözülmesi mümkün olmayan problemlerle karşı karşıya gelmektedirler.Örneğin tarlaların ve ormanların yavaş yavaş yok olmaları gibi.

Almanya’da Hannover Üniversitesinde bilimsel araştırmacı olan Prof. Dr. Felix Kreissler ve Viyena Tarım Üniversitesinde görevli Prof. Kurt Zukrigel Hannover’den Viyena’ya kadar tüm arpa tarlalarının kirletici maddelerle kontamine olduğunu rapor etmişlerdir. Çiftciler her sene tarlalarının bereketini %5 oranına artırmak için tonlarca gübre kullanmak zorunda kalmaktadırlar.Viyena’da kaydedilen en başarılı artış yaklaşık %5-7 seviyelerindedir.

Birçok bilimadamı her gün, her ay, her sene Avrupa, Kanada ve Amerika’da ormanların yok olduğunu bildirmektedirler. Çoğu araştırmacı ormanların yok olmaları hakkındaki araştırmalarını artık netice vermediği için bırakmışlardır. İnsanoğlu yaşam sürecini anlamakta zorlanmaktadır. Sahip olduğumuz bilginin önemli bir kısmı cansız maddeler üzerindeki deneyimlere dayanmaktadır. Her gün büyük bir araba imal edebiliriz, ancak küçücük bir hücreyi yaratamayız.

Ozon tabakasının nasıl eridiğini ve bunun insanoğluna verdiği zararı artık hepimiz biliyoruz. Politikaılar dünyanın sorunlarıyla uğraşmaktan bizler ve kendileri için vakit ayıramamaktadırlar.

Bilimadamları teknik başarıları hususunda aşırı egolu olmamalıdır. Bugün başarı olarak algıladığımız şey ilerde insanlık için büyük bir tehlike yaratabilir, örneğin atom bombası, atom silahları, gizli silahlar vs.

Buna mukabil, Sahaja Yoga basit, ucuz ve kolay bir çözüm sunmaktadır. SHRI MATAJI NIRMALA DEVI gerek yaşam süreci ve gelişmiş ülkelerin sorunlarına çözüm getirmekle kalmayıp, aynı zamanda üçüncü dünya ülkelerin sorunlarının çözümüne de çare getirmektedir.

SHRI MATAJI NIRMALA DEVI vibrasyonların canlı olduğunu şu şekilde anlatır: “Onlar hem düşünür, hem de gerçekleştirir”. Vibrasyonların eylemi manyetik alan ve demirle karşılaştırılabilinir. Aynen demir zerrelerinin manyetik alana verdiği tepki gibi, toprak, bitki ve çiçekler, insanlar bile SHRI MATAJI NIRMALA DEVI’den yayılan vibrasyonlara tepki verir. Shri Mataji’nin kendisinden veya fotoğrafından vibrasyonların yayıldığı kanıtlanabilir.

Bilindiği üzere, Oksijen (0-= ve Hidrojen (H+) arasındaki çap genelde 105’ ve 28’dir ve genelde bu açı her zaman sabittir ve basınç, ısı ve kimyasal madde gibi herhangi bir fizik olayı ile değişmez. Bu çapın niteliği farklı kimyasal maddeleri suda eritmektir. Vibrasyonlarda yaşam unsuru olduğundan, vibrasyonların su üzerindeki etkileri bu çaptaki kimyasal maddeleri eritme niteliğini, olumlu veya olumsuz olarak değiştirerek, daha iyi hale getirir.

Her Sahaja Yogi’nin bildiği gibi, vibrasyonlar vücudumuza aktıkça, vücut ısısı düşer. Vibrasyonlar aynı şekilde suyuda etkilerse, bu demektirki suyun ısısıda otomatik olarak düşer. Bilindiği gibi, soğuk suyun hava oksijenini eritme kapasitesi sıcak suya oranla daha fazladır. Bitkilerin kökündeki bu oksijen fazlası ile bitkiler daha çabuk ve sağlıklı büyür.

Her atom parçası belirli bir hızda ve birbirleri ile belirli bir mesafe aralıklarda döner. Sudaki moleküllerdeki atom zerreleri de belirli bir hızda birbirleri ile belirli bir mesafe aralıklarda dönmektedir.

 Bizim yorumumuz vibrasyonların

1.Bu hızı değiştirdiği
2.Atom zerrelerini birbirlerine yaklaştırdığı

Bu demektirki su aynı çapta, yani 105’ ve 28’ de kalır ama hydrojen atomlarının oksijenle yaklaşması sayesinde, oksijende büyük bir negatif alan oluşur ve buda suya eritme gücü vererek sudaki NH4 veya diğer N— türünde çözülünebilirliği olmayan maddelerin erimesini sağlar. Bu nedenle vibrasyonlar bitkilere güzel bir yeşil renk verir. Deneyler sayesinde fazla nitrojen kullanan bitkilerin koyu yeşil renk aldığını biliyoruz.

Zor inanan bilim adamları için bu yorumumuzun kesinlikle daha fazla ispat gerektirir, ancak, bizim için en önemli unsur suyun içinde neyin değiştiği değil, bu mucize suyu sorunlarımızı çözmek için nasıl kullanacağımızdır.